Sayfalar

12 Temmuz 2012 Perşembe

Yeni coplar ve özellikleri



Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı'nca deneme amacıyla ilk etapta 6 bin adet sipariş verilen (namı diğer demir coplar) portatif coplar, alüminyum ve çelikten üretiliyor. Katlandığında boyu 20 santimetre olan coplar, halen kullanılan 60-65 santimetre uzunluğundaki poliüretan copların aksine özel kılıfı sayesinde belde kolaylıkla taşınabiliyor. İç içe geçebilen 3 metal aksamdan oluşan yeni copların uzunluğu açıldığında yaklaşık 60 santimetreyi buluyor. Portatif cop AB ülkeleri ve ABD polisi tarafından yaygın olarak kullanılıyor. 
Suçlular açısından caydırıcı bir özelliği olup olmadığı her ne kadar tartışılsa da bu copun çok canlar yakacağı kesin. Neyse bizim zaten copla mopla işimiz olmaz o konuda içimiz rahat ama bunlar bir tarafa dursun, bu kadar basit bir aletin ülkemizde üretilmemesi ve diğer ülkelerden sipariş edilmesi sizi bilmem ama benim oldukça canımı sıktı..

10 Temmuz 2012 Salı

Kelebek bıçak


Çocukluğumdan beri bende hep kesici delici aletlere karşı bir merak var, elimden sayısız bıçak geldi geçti. Normal, tek elle açılmalı, sustalı, hançer ve kelebek vb bir çok tür.. Kelebek bıçağa yaklaşık 3-4 ay önce merak saldım. İnternetten araştırdım modellere, sallama şekillerine falan bir göz attım, çok hoşuma gitti, hemen gidip aldım bir tane, internetten de sallama tekniklerini içeren 6-7 tane video indirdim başladım sallamaya, elim kolum delik deşik oldu ama o bir hareketi yapmak için o kadar uğraştıktan sonra onu yapabilmek benim için çok büyük bir zevk olduğundan boş zamanlarımda hiç elimden düşmüyordu.


 İlk aldığım kelebek bıçak

Neyse ben bu bıçağı 1 gün salladım, 2 gün, 3,4,5 derken daha iki hafta yeni dolmuştu ki bıçak elimde üç parça oldu. Biraz canım sıkıldı ama yapacak bir şey yok dedim. Hemen yeni bir tane alacaktım ama bu bıçakların satışı yasak olduğundan her yerde bulunmuyor, kuytu köşelerdeki seyyar satıcılarda falan olursa oluyor, fiyatları genelde 10-15 TL civarı ama kaliteleri çok düşük, benim gibi sürekli elinde oynayıp duran biri için boşuna yapılan masraf sadece.. Neyse birgün Niğde’de meydanda geziyorum bir seyyar satıcının önünden geçerken gözüme birşey çarptı, bu kelebek bıçak mı dedim, evet dedi, bakabilir miyim dedim, aldım elime bıçağı iyice inceledim, yurt dışında satılan ve fiyatı 20.60 $ olan bıçağın nerdeyse aynısı, abi ne kadar bu bıçak dedim, 12 TL dedi, 10 TL verdim aldım bıçağı, bıçak orijinal değil ama herkes anlayamaz, nerdeyse birebir aynısını yapmışlar birde fiyatı 10 TL ama değer yani, yine olsa yine alırım.

 Bu da 2. aldığım bıçak, tek fark perçin yerine vidalı
2 resimde aynı bıçağa ait, bir taraf perçinli diğer taraf vidalı



Neyse bu bıçak iyi olduğundan yaklaşık 2 ay kadar dayandı bana, tabi bu iki ayın içinde 3-4 kere ben tamir ettim, bir kere de bıçakçıya götürdüm en son dün bıçak dayanamaz oldu, bıçak mezarlığıma attım en son. 


            Neyse gelelim kelebek bıçak  alırken nelere dikkat edecez; ilk olarak bıçağın pimleri “çift taraftan vidalı” olmamalı, orijinal lisanslı ürünlere dikkat edecek olursanız onların “bir tarafı vidalı, diğer tarafı perçinli”dir. Seyyar satıcılarda satılanlar ya çift tarafı vidalı, ya da çift tarafı perçinlidir. Vidalı olan bıçakları sallamaya başladığınızda vidalar kendiliğinden açılmaya başlar, bıçağın sapları sağa sola kayar ondan sonra da at çöpe.. Vidalara da dikkat ederseniz genelde yıldız şekilli gömmeli vidalardan oluşur, bunun için tamir etmeye kalktığınızda  tonavida veya benzeri bir çok alet işe yaramaz, ama siz ısrarla yapmaya çalışırsınız, o bozulur, siz uğraşırsınız o bozulur, en sonunda da vidalar yalama oluncaaa yine at çöpe. 

      Gelelim çift tarafı perçinlilere, onlarda perçinlerde sorun olmuyor ama biraz kullandıktan sonra da onlarda da gevşeme oluyor, bıçak sapları sağa sola kayıyor, sonra da eğer benim aldığım ilk bıçak gibi dökme demirden yapılmışsa bıçak sapından kırılıyor, sonra yine at çöpe. Araştırmalarım sonucu çok kaliteli bıçaklar buldum yutdışında, fiyatlar 20-50 dolar civarı, 


Yaklaşık 50 $
    

50 $ olanı getirtecektim ama diplomat bir tanıdığımız gümrükten geçemeyeceğini üstelikte başıma iş açılabileceğini söyledi. Çünkü bu tür bıçakların yurt dışından ülkeye geçişi özel izinlere tabimiymiş (Bknz: 6136 sayılı kanun ) Bende vazgeçtim bu işten, ama eğer bir tanıdığınız varsa gümrükte, veya yurt dışında ve şansınız da iyi giderse o an getirtebilirsiniz elbette. (Bana da  getirtirseniz çok makbul olur ayrıca ) Eğer yok ben bunlarla idare ederim diyorsanız size tavsiyem küçük bir bıçak alın, gidipte açık uzunluğu 20-24 cm olan bıçaklardan almayın, onlarda uzunluk fazla olduğundan mukavemetleri düşük oluyor. Dolayısla da daha çabuk bozuluyor. Bu arada kelebek sallamada da bayağı yol ilerledim, ileride iyi bir bıçakla güzel bir  video hazırlayıp sizlerle paylaşacam.

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Tavsiye film: Hackiko

Geçenlerde bir film izledim. Adı Hachiko, tek kelimeyle bir yorum yapmak gerekirse sadece şunu söyleyebilirim ki "mükemmel". En duygusuz insan bile izlese gözlerinin dolmaması mümkün değil. 

 Sahibini 10 yıl bekleyen köpek

Daha önce 1987 yılında Hachiko Monogatari isimli japon filmine konu olan film 2009 yılında Amerikalı yapımcılar tarafından yeniden yorumlanmış.Ama bu sefer filmin başrolünde Richard Gere var..Filmin konusu bir kolej profesörü ve tren istasyonunda bulduğu köpek etrafında dönüyor..Film Japonya’dan gönderilen Akita cinsi yavru köpeğin taşıma sırasında tren istasyonunda kaybedilmesi ve Parker’ın (Richard Gere) köpeği bulmasıyla başlıyor. Profesör ve ailesi İlk başta "sadece sahibini bulana kadar bizim evde kalacak" desede köpeğin sahibi hiçbir zaman bulunamaz ve Parker ile ailesi köpeğe iyice bağlanırlar. Hachi, Parker hergün işe giderken yanında gidip onu uğurlar ve dönüşte karşılar. Fakat bir gün Hachi onunla gitmek istemez ve Parker’ın da gitmesini istemez işte o gün Parker kalp krizi geçirir ve hayatını kaybeder.
Profesörün hayatını kaybetmesinden sonra Hachi istasyona gider ve profesörün gelmesini bekler başkaları onu sahiplendiysede yanlarında durmaz kaçarak istasyona döner, profesörün ölümünden itibaren tam 9 yıl istasyonda sahibini bekleyen Hachi en sonunda istasyonda hayata gözlerini kapar..


ve gelelim en can alıcı noktaya, bu olay tamamen yaşanmış gerçek bir hikaye, neyse sözü fazla uzatmayım, iyi seyirler..

8 Temmuz 2012 Pazar

Can Sıkıntısı

Öylesine bir resim :))

Blogu az önce açtım, öyle ahım şahım bir blog yapma gibi bir çabam olmasa da öyle kendimce eğleniyorum, yapılan şey tamamen can sıkıntısından kaynaklı olsa da umarım blogu takip ederken canınız sıkılmaz. Burada aklıma ne gelirse paylaşacam. Yeni blogum hayırlı uğurlu olsun o zaman :D