31 Aralık 2012 Pazartesi
Mutlu Yıllar
Evet sevgili okurlarım, bir yılın daha sonuna geldik, bir yıl daha silindi ömrümüzden ve bugün yeni bir yılın başına saatler kala... offffffffff çok boktan ve sıkıcı bir gün, Allah kimseyi yalnız bırakmasın ve Allah herkezi sevdiğine kavuştursun diyecem ama yine sonu poktan bir yere çıkacak diye korkuyorum. Ben sevdim kavuşamadım, daha doğrusu karşılıksız kaldı sevdam, çok canım sıkkın lannn... Neyse hayırlısı diyelim, napak kader böleymiş...
17 Ekim 2012 Çarşamba
Muşta
Evet sevgili Muşta severler, yeni bir yayınımızla daha
karşınızdayız. Bugün Muşta nedir, nerde satılır, cezası nedir, nasıl
kullanılır, ve düşman üzerinde ne gibi etkiler yaratır, bugün bu sorulara cevap
bulacaz. Öncelikle sıkıcı kısım olan tarihçesinden kısaca bahsediym. İlk
örneklerine Hindistan’da rastlanan ve orijinal ismi Mushti olan namı diğer
muşta, ilk olarak sert tahta veya boynuzdan imal ediliyordu. Daha sonra
metaller kullanılarak üretilmeye başlandı. Değerli psikopat arkadaşlarımız
tarafından paslanmaz çelikten yapılmış
muştalar oldukça rağbette bu aralar. Zaten diğer çeşitlerine rastlamak da çok
zor. Google a muşta diye yazıp şuanda bu sayfada olduğunuza göre muştanın ne
olduğunu az çok bildiğinizi düşünerek şuana kadar detaylı bir anlatıma
geçmedim. Şimdi muştanın ne olduğunu bilmeyen arkadaşlarımız için kısa bir
açıklama yapmak istiyorum.
Yukarıdaki resimde de görmüş olduğunuz paslanmaz çelikten
imal edilen bu cisim üzerindeki deliklerden parmaklarnızı geçiriyorsunuz ve
elinizi yumruk şekline getirdiğinizde artık tam bir demir yumruk oluyorsunuz,
hatta demir yumruk demekte az olur, birine bu şekilde, bir muşta ile vurmanızla
adama balyozla vurmanız tamamen aynı şey. Neden mi ? Şöyle açıklayım, hemen
hemen hepiniz bir boks veya kicboks maçı veya benzer türde maçlar
izlemişinizdir, orda sporcuların hepsi ellerine eldiven takarak ringe girerler,
çünkü gerçek hayat filmlere pek benzemiyor maalesef, karşınızdaki adamın başına
güçlü bir yumruğu dengesiz atmanız sonucunda ya sizin eliniz kırılır, yada
adamın herhangi bir yeri… Eldiven kullanımı da bunları az da olsa hafifletmek
ve vurma esnasında kemik- kemik temasını engelleyerek yumruğunuzun oluşturacağı
kuvvetin rakip üzerinde eşit dağılımının sağlanmasına yardımcı oluyor. Muşta
ise bu anlattıklarımın tam tersi bir etki bırakıyor rakip üzerinde, siz yumruğu
atarken muştayı parmaklarınız ve avuç içinizle sıkı bir şekilde kavradığınızdan
dolayı, yumruğa kattığınız ivme ve kuvvet, muştanın üzerindeki birbirinden ayrı
her biri yaklaşık 1 cm² ‘ lik toplamda da yaklaşık 4-5 cm² ’lik çok çok sert bir alanda toplanarak direkt
rakibin üzerinde yoğunlaşıyor. Sonuç olarak adam ya sakat kalıyor, ya bir
yerleri ya da birden fazla yerleri kırılarak yere yığılıyor.
Birde bu muştaların
ucu çivili olanları var, onlarda durum daha da berbat, sonuç direkt ölüm diyebilirim size, zaten bu
aletlerin kullanımını bırakın taşınması bile 6136 sayılı kanuna göre kesinlikle
yasak. Geçmişte savaş silahı olarak bile kullanılmış bu muştalar, gerisini siz
düşünün işte. Neyse şimdi bu muştalar kaç para ve nerden bulabiliriz sorusuna
gelelim. Muştaların fiyatları sabit gibi yaklaşık 10 lira, çivili olanları ise
30 lira civarında, İstanbul’da falan kuytu köşelerdeki seyyar satıcıların hemen
hemen hepsinde var. Zaten genel olarak da seyyar satıcılar bu tür malzemeleri
satıyor, birine veya bir kaçına sorun, kendisinde yoksa bulabileceğiniz bir yer
söyler size.
30 Ağustos 2012 Perşembe
Güvenlik Aramalarında Yanıltıcı Görünümde Olan Kesici Delici Aletler
FBI tarafından Havaalanları güvenlik noktalarından gerek Önleme Kontrol Aramaları esnasında gerekse X-Ray Cihazlarından rahatlıkla geçirilebilecek ve uçuş güvenliğini tehlikeye atabilecek küçük ama bir o kadar da TEHLİKELİ araç ve gereçler hakkında bir çalışma yapılmış.
Her ne kadar boyutları küçük gibi görünüyor ise de, özellikle kesici başlıkların TIP Ameliyatlarında kullanılan 20'lik ya da 30'luk neşterlerden olabileceği göz önünde bulunursa, bir insanı rahatlıkla iş göremez şekilde yaralayabileceği açıktır
Her ne kadar boyutları küçük gibi görünüyor ise de, özellikle kesici başlıkların TIP Ameliyatlarında kullanılan 20'lik ya da 30'luk neşterlerden olabileceği göz önünde bulunursa, bir insanı rahatlıkla iş göremez şekilde yaralayabileceği açıktır
15 Ağustos 2012 Çarşamba
Sustalı Bıçak
Evet bugünde taşınması yasak başka bir bıçağı yani sustalı
bıçağı inceleyecez. Öncelikle nedir bu sustalı bıçak bir ona bakalım. İlk ortaya çıkışı 1850 lere kadar
dayanan bu bıçaklar, sapı üzerinde bulunan bir düğme yardımıyla açılan,
açıldığı zamanda kapanmaya karşı kendini kilitleyen çok amaçlı kullanıma sahip
bir bıçak. Yani basitçe anlatmak gerekirse, şöyle düşünün, sapının içinde
kapalı duran bir bıçak var, bıçağında sapının üzerinde bir düğme, bu düğmeye bastığınızda bıçak sapı
içerisinde bulunan çelik bir yay yardımıyla oldukça hızlı bir şekilde 180
derecelik bir açı tarayarak açılıp hazır hale geliyor. Açıldığında da kendini
sabitleyen bu bıçakların yine de her ihtimale karşı kapanmasını önlemek
amacıyla bir de kilit düğmesi var. Bıçağı açıyorsunuz, kilitliyorsunuz ve
oluyor size kaya gibi bir bıçak. Birde bu bıçakların içten açılmalı bir çeşiti
daha var. Bunda bıçak sapın yan tarafından 180 derecelik bir açı tarayarak
değilde, bıçak sapının içinden spiral bir yay yardımıyla direkt dışarı çıkıyor
Bu bıçaklar oldukça kullanışlı olmasına rağmen taşınması
yasak ateşsiz silahlar kategorisinde yer alıyor, neden mi ? Hemen bir örneğini
vereyim; İtalyan mafyası Al Capone Al Catraz cezaevinden kaçma girişiminde bu bıçakların özel bir
yapımından kullanarak tam 8 gardiyanı öldürmüş. Al Capone bıçağı olarak bilinen
bu bıçak çok ince uzun ve kavisli yapısı nedeniyle bacağa bile girse kesmedik
damar bırakmıyor, üstelik alaşımındaki maddelerden dolayı da kanı zehirleyerek
direkt mezara teslim ediyor adamı, bıçağın mucidi de İtalyan mafyası tabi,
fiyatı 3000-4000 dolar civarında, uzmanlar bu bıçağın tabancadan bile taha
tehlikeli olduğu konusunda hemfikir. Betonu delme özelliği bile mevcut yani o
derece, gerisini siz düşünün.
Neyse gelelim güzel ülkemizin bu bıçağa bakış açısına,
ülkemizde ruhsatsız tabancayla yakalanmanızla bu bıçakla yakalanmanız arasında
hiçbir fark yok, cezası hapis tabi ki.. Gelelim bu bıçağı nereden
bulabilirsiniz sorusuna.. Cevap: Bulamazsınız, çünkü özel sipariş üzerine İtalya’da
üretiliyor, Amerika, İsrail ve İtalya gibi ülkelerde de ruhsat karşılığı
satılıyor. Neyse biz kendi konumuza gelelim. 6136 sayılı, Ateşli silahlar ve
bıçaklar kanununda yer alan bilgilere göre tek elle açılmalı oluklu ve oluksuz
bıçakların ülkemizde üretilmesi ve satışı yasak. Av bıçakları bu kanunun
dışında ama siz şehrin ortasında elinizde bir kelebek bıçak veya sustalı ile
yakalanırsanız bunu polis amcalara av bıçağı diye yutturamayacağınız kesin.
Onun için Aman deyim, aman dikkat, bıçak kaliteliyse, gider elinizden yanarsınız
arkasından benden söylemesi :D Tabi sizinde başınız az ağrımaz, bunu da
söyleyelim unutmadan. Gelelim bu sustalı bıçakları nerden bulabilirsiniz.
Cevap: Seyyar satıcıların hemen hemen hepsinde var bu bıçaklardan, kalitesi oldukça
düşük ama gene de işinizi görür. Neyse lafı fazla uzatmayalım, hepinize rast
gele..
12 Temmuz 2012 Perşembe
Yeni coplar ve özellikleri
Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı'nca deneme amacıyla ilk etapta 6 bin adet sipariş verilen (namı diğer demir coplar) portatif coplar, alüminyum ve çelikten üretiliyor. Katlandığında boyu 20 santimetre olan coplar, halen kullanılan 60-65 santimetre uzunluğundaki poliüretan copların aksine özel kılıfı sayesinde belde kolaylıkla taşınabiliyor. İç içe geçebilen 3 metal aksamdan oluşan yeni copların uzunluğu açıldığında yaklaşık 60 santimetreyi buluyor. Portatif cop AB ülkeleri ve ABD polisi tarafından yaygın olarak kullanılıyor.
Suçlular açısından caydırıcı bir özelliği olup olmadığı her ne kadar tartışılsa da bu copun çok canlar yakacağı kesin. Neyse bizim zaten copla mopla işimiz olmaz o konuda içimiz rahat ama bunlar bir tarafa dursun, bu kadar basit bir aletin ülkemizde üretilmemesi ve diğer ülkelerden sipariş edilmesi sizi bilmem ama benim oldukça canımı sıktı..
10 Temmuz 2012 Salı
Kelebek bıçak
Çocukluğumdan beri bende hep kesici delici aletlere karşı
bir merak var, elimden sayısız bıçak geldi geçti. Normal, tek elle açılmalı,
sustalı, hançer ve kelebek vb bir çok tür.. Kelebek bıçağa yaklaşık 3-4 ay önce merak saldım.
İnternetten araştırdım modellere, sallama şekillerine falan bir göz attım, çok
hoşuma gitti, hemen gidip aldım bir tane, internetten de sallama tekniklerini
içeren 6-7 tane video indirdim başladım sallamaya, elim kolum delik deşik oldu
ama o bir hareketi yapmak için o kadar uğraştıktan sonra onu yapabilmek benim
için çok büyük bir zevk olduğundan boş zamanlarımda hiç elimden düşmüyordu.
İlk aldığım kelebek bıçak |
Bu da 2. aldığım bıçak, tek fark perçin yerine vidalı |
2 resimde aynı bıçağa ait, bir taraf perçinli diğer taraf vidalı |
Neyse bu bıçak iyi olduğundan yaklaşık 2 ay kadar dayandı bana, tabi bu iki
ayın içinde 3-4 kere ben tamir ettim, bir kere de bıçakçıya götürdüm en son dün
bıçak dayanamaz oldu, bıçak mezarlığıma attım en son.
Neyse gelelim kelebek
bıçak alırken nelere dikkat edecez; ilk
olarak bıçağın pimleri “çift taraftan vidalı” olmamalı, orijinal lisanslı
ürünlere dikkat edecek olursanız onların “bir tarafı vidalı, diğer tarafı
perçinli”dir. Seyyar satıcılarda satılanlar ya çift tarafı vidalı, ya da çift
tarafı perçinlidir. Vidalı olan bıçakları sallamaya başladığınızda vidalar
kendiliğinden açılmaya başlar, bıçağın sapları sağa sola kayar ondan sonra da
at çöpe.. Vidalara da dikkat ederseniz genelde yıldız şekilli gömmeli
vidalardan oluşur, bunun için tamir etmeye kalktığınızda tonavida veya benzeri bir çok alet işe
yaramaz, ama siz ısrarla yapmaya çalışırsınız, o bozulur, siz uğraşırsınız o
bozulur, en sonunda da vidalar yalama oluncaaa yine at çöpe.
Gelelim çift tarafı perçinlilere, onlarda perçinlerde sorun olmuyor ama biraz kullandıktan sonra da onlarda da gevşeme oluyor, bıçak sapları sağa sola kayıyor, sonra da eğer benim aldığım ilk bıçak gibi dökme demirden yapılmışsa bıçak sapından kırılıyor, sonra yine at çöpe. Araştırmalarım sonucu çok kaliteli bıçaklar buldum yutdışında, fiyatlar 20-50 dolar civarı,
Yaklaşık 50 $ |
50 $ olanı getirtecektim ama
diplomat bir tanıdığımız gümrükten geçemeyeceğini üstelikte başıma iş
açılabileceğini söyledi. Çünkü bu tür bıçakların yurt dışından ülkeye geçişi özel
izinlere tabimiymiş (Bknz: 6136 sayılı kanun ) Bende vazgeçtim bu işten, ama eğer bir tanıdığınız
varsa gümrükte, veya yurt dışında ve şansınız da iyi giderse o an
getirtebilirsiniz elbette. (Bana da
getirtirseniz çok makbul olur ayrıca ) Eğer yok ben bunlarla idare ederim
diyorsanız size tavsiyem küçük bir bıçak alın, gidipte açık uzunluğu 20-24 cm
olan bıçaklardan almayın, onlarda uzunluk fazla olduğundan mukavemetleri düşük
oluyor. Dolayısla da daha çabuk bozuluyor. Bu arada kelebek sallamada da bayağı
yol ilerledim, ileride iyi bir bıçakla güzel bir video hazırlayıp sizlerle paylaşacam.
9 Temmuz 2012 Pazartesi
Tavsiye film: Hackiko
Geçenlerde bir film izledim. Adı Hachiko, tek kelimeyle bir yorum yapmak gerekirse sadece şunu söyleyebilirim ki "mükemmel". En duygusuz insan bile izlese gözlerinin dolmaması mümkün değil.
Sahibini 10 yıl bekleyen köpek |
Daha önce 1987 yılında Hachiko Monogatari isimli japon filmine konu olan film 2009 yılında Amerikalı yapımcılar tarafından yeniden yorumlanmış.Ama bu sefer filmin başrolünde Richard Gere var..Filmin konusu bir kolej profesörü ve tren istasyonunda bulduğu köpek etrafında dönüyor..Film Japonya’dan gönderilen Akita cinsi yavru köpeğin taşıma sırasında tren istasyonunda kaybedilmesi ve Parker’ın (Richard Gere) köpeği bulmasıyla başlıyor. Profesör ve ailesi İlk başta "sadece sahibini bulana kadar bizim evde kalacak" desede köpeğin sahibi hiçbir zaman bulunamaz ve Parker ile ailesi köpeğe iyice bağlanırlar. Hachi, Parker hergün işe giderken yanında gidip onu uğurlar ve dönüşte karşılar. Fakat bir gün Hachi onunla gitmek istemez ve Parker’ın da gitmesini istemez işte o gün Parker kalp krizi geçirir ve hayatını kaybeder.
Profesörün hayatını kaybetmesinden sonra Hachi istasyona gider ve profesörün gelmesini bekler başkaları onu sahiplendiysede yanlarında durmaz kaçarak istasyona döner, profesörün ölümünden itibaren tam 9 yıl istasyonda sahibini bekleyen Hachi en sonunda istasyonda hayata gözlerini kapar..
ve gelelim en can alıcı noktaya, bu olay tamamen yaşanmış gerçek bir hikaye, neyse sözü fazla uzatmayım, iyi seyirler..
8 Temmuz 2012 Pazar
Can Sıkıntısı
Öylesine bir resim :)) |
Blogu az önce açtım, öyle ahım şahım bir blog yapma gibi bir çabam olmasa da öyle kendimce eğleniyorum, yapılan şey tamamen can sıkıntısından kaynaklı olsa da umarım blogu takip ederken canınız sıkılmaz. Burada aklıma ne gelirse paylaşacam. Yeni blogum hayırlı uğurlu olsun o zaman :D
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)